Kalbin Zümrüt Tepeleri 4
M. Fethullah Gulen
İnsan, güzergâhı melekût âlemi, gözü ceberût ufkunda, hedefinde lahût zirveleri, mülk diyarının üveyki, engin donanımlı, ekstra iltifatlara açık müstesna bir varlıktır. O, ruhlar âleminden ayrılarak gelir, melekût âle-
minin kesif bir aynası sayılan, maddiyat, cismaniyat ve şehadet âlemi de diyeceğimiz bu mihnet ve nimet yurduna misafir olur; olur ve bir mânâda basireti, hep kalb ufku itibarıyla ışığın asıl kaynağı kabul edilen alem-i ceberûta müteveccih yaşar. Yer yer esmâ ve sıfat ufkundan ceberût zir- velerine bakarken alem-i lâhûtu heceler durur, “Kab-ı kavseyn’’ hülyala- rıyla yatar-kalkar; halâ-melâ rüyalarıyla farklı temâşâ zevklerine erer ve yürür soluk soluğa kendi “arş-ı kemâlât”ına, takdîr planına bağlı, istidat serhaddine doğru. iradesi Hak iradesine râm, hareketleri makro meşîet programına ayarlı, Yaratan’ın emirlerine itaatteki inceliğin farkında, her zaman Sahibi Şeriat’ın rehberliği altında, basarı, basîreti nebîler, sıddık- lar, salihler şehrahında yürür mavera-i atlasa; mârifet avlar güzergâhında uğradığı herkesten ve her nesneden; yol boyu “Hû” sesiyle ürperir ve şah- lanır küheylanlar gibi Mâbûd’unu, Maksûd’unu, Mahbûb’unu anarak... ***
Ben baştan beri bu yazı silsilesine esas teşkil eden mevzuların anlatıl- ması gerektiğine inandım; bazen içten bir iştiyakla, bazen de ürpererek kalemimle beraber ağladım, o döktüğü mürekkeple nefes alıp verdi, ben de gözyaşlarımla soluklandım. Kalbimi Yaratan bilir; sırrıma muttali olan da sadece O’dur; O’dur hafî ve ahfâ hakikatlerinin ne demek olduğunu bilen, dilediklerine bildiren ve okuyup işittiklerini söyleyenleri de inaye- tiyle görüp özeten!
Book Title
Kalbin Zümrüt Tepeleri 4
ISBN
9781682366462
İnsan, güzergâhı melekût âlemi, gözü ceberût ufkunda, hedefinde lahût zirveleri, mülk diyarının üveyki, engin donanımlı, ekstra iltifatlara açık müstesna bir varlıktır. O, ruhlar âleminden ayrılarak gelir, melekût âle-
minin kesif bir aynası sayılan, maddiyat, cismaniyat ve şehadet âlemi de diyeceğimiz bu mihnet ve nimet yurduna misafir olur; olur ve bir mânâda basireti, hep kalb ufku itibarıyla ışığın asıl kaynağı kabul edilen alem-i ceberûta müteveccih yaşar. Yer yer esmâ ve sıfat ufkundan ceberût zir- velerine bakarken alem-i lâhûtu heceler durur, “Kab-ı kavseyn’’ hülyala- rıyla yatar-kalkar; halâ-melâ rüyalarıyla farklı temâşâ zevklerine erer ve yürür soluk soluğa kendi “arş-ı kemâlât”ına, takdîr planına bağlı, istidat serhaddine doğru. iradesi Hak iradesine râm, hareketleri makro meşîet programına ayarlı, Yaratan’ın emirlerine itaatteki inceliğin farkında, her zaman Sahibi Şeriat’ın rehberliği altında, basarı, basîreti nebîler, sıddık- lar, salihler şehrahında yürür mavera-i atlasa; mârifet avlar güzergâhında uğradığı herkesten ve her nesneden; yol boyu “Hû” sesiyle ürperir ve şah- lanır küheylanlar gibi Mâbûd’unu, Maksûd’unu, Mahbûb’unu anarak... ***
Ben baştan beri bu yazı silsilesine esas teşkil eden mevzuların anlatıl- ması gerektiğine inandım; bazen içten bir iştiyakla, bazen de ürpererek kalemimle beraber ağladım, o döktüğü mürekkeple nefes alıp verdi, ben de gözyaşlarımla soluklandım. Kalbimi Yaratan bilir; sırrıma muttali olan da sadece O’dur; O’dur hafî ve ahfâ hakikatlerinin ne demek olduğunu bilen, dilediklerine bildiren ve okuyup işittiklerini söyleyenleri de inaye- tiyle görüp özeten!
İnsan, güzergâhı melekût âlemi, gözü ceberût ufkunda, hedefinde lahût zirveleri, mülk diyarının üveyki, engin donanımlı, ekstra iltifatlara açık müstesna bir varlıktır. O, ruhlar âleminden ayrılarak gelir, melekût âle-
minin kesif bir aynası sayılan, maddiyat, cismaniyat ve şehadet âlemi de diyeceğimiz bu mihnet ve nimet yurduna misafir olur; olur ve bir mânâda basireti, hep kalb ufku itibarıyla ışığın asıl kaynağı kabul edilen alem-i ceberûta müteveccih yaşar. Yer yer esmâ ve sıfat ufkundan ceberût zir- velerine bakarken alem-i lâhûtu heceler durur, “Kab-ı kavseyn’’ hülyala- rıyla yatar-kalkar; halâ-melâ rüyalarıyla farklı temâşâ zevklerine erer ve yürür soluk soluğa kendi “arş-ı kemâlât”ına, takdîr planına bağlı, istidat serhaddine doğru. iradesi Hak iradesine râm, hareketleri makro meşîet programına ayarlı, Yaratan’ın emirlerine itaatteki inceliğin farkında, her zaman Sahibi Şeriat’ın rehberliği altında, basarı, basîreti nebîler, sıddık- lar, salihler şehrahında yürür mavera-i atlasa; mârifet avlar güzergâhında uğradığı herkesten ve her nesneden; yol boyu “Hû” sesiyle ürperir ve şah- lanır küheylanlar gibi Mâbûd’unu, Maksûd’unu, Mahbûb’unu anarak... ***
Ben baştan beri bu yazı silsilesine esas teşkil eden mevzuların anlatıl- ması gerektiğine inandım; bazen içten bir iştiyakla, bazen de ürpererek kalemimle beraber ağladım, o döktüğü mürekkeple nefes alıp verdi, ben de gözyaşlarımla soluklandım. Kalbimi Yaratan bilir; sırrıma muttali olan da sadece O’dur; O’dur hafî ve ahfâ hakikatlerinin ne demek olduğunu bilen, dilediklerine bildiren ve okuyup işittiklerini söyleyenleri de inaye- tiyle görüp özeten!