Umuda Tutunmak Mina Leyla
Umuda Tutunmak
Umuda Tutunmak

Umuda Tutunmak

Author: Mina Leyla
€8,90 €14,00 890
  • Successful pre-order.Thanks for contacting us!
  • Order within
Book Title
Umuda Tutunmak
Author
Mina Leyla
ISBN
9781682368336
Umuda TutunmakMeriç'ten Geçiyordu Özgürlüğe Giden Yollar...Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?Bir Kurban Bayramı arifesinde almışlardı bizi içeri... “Allah’ım!” diyeyakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge- rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”“Nasıl olur ki?!” diye düşünüyordu. Birkaç haftada saç mı beyazlar?Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlardı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.Oğlum hala gizli görevde olduğumuzu sanıyor. Ne zaman bir yere gide-cek olsak, “gizli göreve mi gidiyoruz baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyor. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik yapıp top oynadık. Elektronik kelepçeyle yaşamak zorunda kaldığım günlerde ona hep “rahatsız olduğum” yalanını söylüyorduk. Be- nimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmiş- sin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye haykıracaktı.Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yap-mış ve şoförle muavinin konuşmasına şahit olmuştum. Muavin yapılan operasyonları tasvip etmemekteydi ve “bunlar da iyice saçmaladı.” di- yordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemik- lerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insan- larla bir arada yaşıyordum...Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-larını gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.
Umuda Tutunmak
Meriç'ten Geçiyordu Özgürlüğe Giden Yollar...
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
Bir Kurban Bayramı arifesinde almışlardı bizi içeri... “Allah’ım!” diye
yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge- rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
“Nasıl olur ki?!” diye düşünüyordu. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlardı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
Oğlum hala gizli görevde olduğumuzu sanıyor. Ne zaman bir yere gide-
cek olsak, “gizli göreve mi gidiyoruz baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyor. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik yapıp top oynadık. Elektronik kelepçeyle yaşamak zorunda kaldığım günlerde ona hep “rahatsız olduğum” yalanını söylüyorduk. Be- nimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmiş- sin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye haykıracaktı.
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yap-
mış ve şoförle muavinin konuşmasına şahit olmuştum. Muavin yapılan operasyonları tasvip etmemekteydi ve “bunlar da iyice saçmaladı.” di- yordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemik- lerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insan- larla bir arada yaşıyordum...
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-
larını gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.
Umuda Tutunmak
Meriç'ten Geçiyordu Özgürlüğe Giden Yollar...
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
Bir Kurban Bayramı arifesinde almışlardı bizi içeri... “Allah’ım!” diye
yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge- rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
“Nasıl olur ki?!” diye düşünüyordu. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlardı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
Oğlum hala gizli görevde olduğumuzu sanıyor. Ne zaman bir yere gide-
cek olsak, “gizli göreve mi gidiyoruz baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyor. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik yapıp top oynadık. Elektronik kelepçeyle yaşamak zorunda kaldığım günlerde ona hep “rahatsız olduğum” yalanını söylüyorduk. Be- nimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmiş- sin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye haykıracaktı.
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yap-
mış ve şoförle muavinin konuşmasına şahit olmuştum. Muavin yapılan operasyonları tasvip etmemekteydi ve “bunlar da iyice saçmaladı.” di- yordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemik- lerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insan- larla bir arada yaşıyordum...
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-
larını gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.