Emanet Palto Hizmet Hatiralari 1
Hasan Hüseyin Aygün
Emanet Palto, 1995-2003 yılları arasında Kazakistan'daki Türk Okulları ve çevrede yaşanan olayların ilki Elde yazıya döküldüğü bir hatıra kitabı... Yaşananlar bizden sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılması için yazılması gerekmiyor. Yazılmayan hatıralar unutulmaya ve vefat edenlerle beraber yok olmaya mahkûm. Aşağıda yaşanmış olay o fedakârlık örneklerinden sadece bir tane: “Şubat tatilindeyiz. Belletmenlerin üniversiteleri tatil. Bunu fırsat bilen terbiyeden sorumlu müdür yardımcısı Hasan Bey yanıma geldi: 'Belletmenlerle kitap okuma programımız var. Sizi kahvaltıya davet ediyoruz.' dedi. Sabah yurda gittim. Arkadaşların hepsi gelmiş, Salonda oturuyoruz. Belletmenler ortaya 1,5 metrede çıkabilir 6 metre uzunluktaki muşambayı sofra olarak açtılar. Ekmekleri kestiler. Üst üste dizdiler. Bardakları ve sürahiyi arttırdılar. Bir kişi bardaklara su doldurdu. Hasan Bey bana dönerek 'Hocam siz sofraya oturmadığınız için kimse yok oturmuyor.' dedi. Sofraya oturdum. - Hasan Bey çay yok mu? - Hocam kusura hükmet. Bu günlük böyle olacak. Sabah kahvaltısında sadece sudan yapılmış ekmek vardı. Ö ekmeklerin de içi hamur yapılırdı. Yirmi kadar insan soğuk o sırada ekmek yiyip çıkıyoruz. Meğer aylardır arkadaşlar sadece ekmek yiyormuş. Beni üzmemek için söylememişler. Vicdanen rahattım. Ben de evimde farklı bir şey yiyordum.”
Kitap başlığı
Emanet Palto Hizmet Hatiralari 1
ISBN
9781682366714
Emanet Palto, 1995-2003 yılları arasında Kazakistan'daki
Türk Okulları ve çevrede yaşanan olayların ilki
Elde yazıya döküldüğü bir hatıra kitabı...
Yaşananlar bizden sonraki nesillere sağlıklı bir
şekilde aktarılması için yazılması gerekmiyor. Yazılmayan hatıralar
unutulmaya ve vefat edenlerle beraber yok olmaya
mahkûm. Aşağıda yaşanmış olay o fedakârlık örneklerinden
sadece bir tane:
“Şubat tatilindeyiz. Belletmenlerin üniversiteleri tatil.
Bunu fırsat bilen terbiyeden sorumlu müdür yardımcısı
Hasan Bey yanıma geldi: 'Belletmenlerle kitap okuma
programımız var. Sizi kahvaltıya davet ediyoruz.' dedi.
Sabah yurda gittim. Arkadaşların hepsi gelmiş, Salonda
oturuyoruz. Belletmenler ortaya 1,5 metrede çıkabilir
6 metre uzunluktaki muşambayı sofra olarak açtılar.
Ekmekleri kestiler. Üst üste dizdiler. Bardakları ve sürahiyi
arttırdılar. Bir kişi bardaklara su doldurdu. Hasan Bey
bana dönerek 'Hocam siz sofraya oturmadığınız için kimse yok
oturmuyor.' dedi.
Sofraya oturdum.
- Hasan Bey çay yok mu?
- Hocam kusura hükmet. Bu günlük böyle olacak.
Sabah kahvaltısında sadece sudan yapılmış ekmek vardı. Ö
ekmeklerin de içi hamur yapılırdı. Yirmi kadar insan soğuk
o sırada ekmek yiyip çıkıyoruz. Meğer aylardır arkadaşlar sadece
ekmek yiyormuş. Beni üzmemek için söylememişler. Vicdanen
rahattım. Ben de evimde farklı bir şey yiyordum.”
Türk Okulları ve çevrede yaşanan olayların ilki
Elde yazıya döküldüğü bir hatıra kitabı...
Yaşananlar bizden sonraki nesillere sağlıklı bir
şekilde aktarılması için yazılması gerekmiyor. Yazılmayan hatıralar
unutulmaya ve vefat edenlerle beraber yok olmaya
mahkûm. Aşağıda yaşanmış olay o fedakârlık örneklerinden
sadece bir tane:
“Şubat tatilindeyiz. Belletmenlerin üniversiteleri tatil.
Bunu fırsat bilen terbiyeden sorumlu müdür yardımcısı
Hasan Bey yanıma geldi: 'Belletmenlerle kitap okuma
programımız var. Sizi kahvaltıya davet ediyoruz.' dedi.
Sabah yurda gittim. Arkadaşların hepsi gelmiş, Salonda
oturuyoruz. Belletmenler ortaya 1,5 metrede çıkabilir
6 metre uzunluktaki muşambayı sofra olarak açtılar.
Ekmekleri kestiler. Üst üste dizdiler. Bardakları ve sürahiyi
arttırdılar. Bir kişi bardaklara su doldurdu. Hasan Bey
bana dönerek 'Hocam siz sofraya oturmadığınız için kimse yok
oturmuyor.' dedi.
Sofraya oturdum.
- Hasan Bey çay yok mu?
- Hocam kusura hükmet. Bu günlük böyle olacak.
Sabah kahvaltısında sadece sudan yapılmış ekmek vardı. Ö
ekmeklerin de içi hamur yapılırdı. Yirmi kadar insan soğuk
o sırada ekmek yiyip çıkıyoruz. Meğer aylardır arkadaşlar sadece
ekmek yiyormuş. Beni üzmemek için söylememişler. Vicdanen
rahattım. Ben de evimde farklı bir şey yiyordum.”
Emanet Palto, 1995-2003 yılları arasında Kazakistan'daki
Türk Okulları ve çevrede yaşanan olayların ilki
Elde yazıya döküldüğü bir hatıra kitabı...
Yaşananlar bizden sonraki nesillere sağlıklı bir
şekilde aktarılması için yazılması gerekmiyor. Yazılmayan hatıralar
unutulmaya ve vefat edenlerle beraber yok olmaya
mahkûm. Aşağıda yaşanmış olay o fedakârlık örneklerinden
sadece bir tane:
“Şubat tatilindeyiz. Belletmenlerin üniversiteleri tatil.
Bunu fırsat bilen terbiyeden sorumlu müdür yardımcısı
Hasan Bey yanıma geldi: 'Belletmenlerle kitap okuma
programımız var. Sizi kahvaltıya davet ediyoruz.' dedi.
Sabah yurda gittim. Arkadaşların hepsi gelmiş, Salonda
oturuyoruz. Belletmenler ortaya 1,5 metrede çıkabilir
6 metre uzunluktaki muşambayı sofra olarak açtılar.
Ekmekleri kestiler. Üst üste dizdiler. Bardakları ve sürahiyi
arttırdılar. Bir kişi bardaklara su doldurdu. Hasan Bey
bana dönerek 'Hocam siz sofraya oturmadığınız için kimse yok
oturmuyor.' dedi.
Sofraya oturdum.
- Hasan Bey çay yok mu?
- Hocam kusura hükmet. Bu günlük böyle olacak.
Sabah kahvaltısında sadece sudan yapılmış ekmek vardı. Ö
ekmeklerin de içi hamur yapılırdı. Yirmi kadar insan soğuk
o sırada ekmek yiyip çıkıyoruz. Meğer aylardır arkadaşlar sadece
ekmek yiyormuş. Beni üzmemek için söylememişler. Vicdanen
rahattım. Ben de evimde farklı bir şey yiyordum.”
Türk Okulları ve çevrede yaşanan olayların ilki
Elde yazıya döküldüğü bir hatıra kitabı...
Yaşananlar bizden sonraki nesillere sağlıklı bir
şekilde aktarılması için yazılması gerekmiyor. Yazılmayan hatıralar
unutulmaya ve vefat edenlerle beraber yok olmaya
mahkûm. Aşağıda yaşanmış olay o fedakârlık örneklerinden
sadece bir tane:
“Şubat tatilindeyiz. Belletmenlerin üniversiteleri tatil.
Bunu fırsat bilen terbiyeden sorumlu müdür yardımcısı
Hasan Bey yanıma geldi: 'Belletmenlerle kitap okuma
programımız var. Sizi kahvaltıya davet ediyoruz.' dedi.
Sabah yurda gittim. Arkadaşların hepsi gelmiş, Salonda
oturuyoruz. Belletmenler ortaya 1,5 metrede çıkabilir
6 metre uzunluktaki muşambayı sofra olarak açtılar.
Ekmekleri kestiler. Üst üste dizdiler. Bardakları ve sürahiyi
arttırdılar. Bir kişi bardaklara su doldurdu. Hasan Bey
bana dönerek 'Hocam siz sofraya oturmadığınız için kimse yok
oturmuyor.' dedi.
Sofraya oturdum.
- Hasan Bey çay yok mu?
- Hocam kusura hükmet. Bu günlük böyle olacak.
Sabah kahvaltısında sadece sudan yapılmış ekmek vardı. Ö
ekmeklerin de içi hamur yapılırdı. Yirmi kadar insan soğuk
o sırada ekmek yiyip çıkıyoruz. Meğer aylardır arkadaşlar sadece
ekmek yiyormuş. Beni üzmemek için söylememişler. Vicdanen
rahattım. Ben de evimde farklı bir şey yiyordum.”