Umuda Tutunmak
Mina Leyla
Umuda Tutunmak Meriç'ten Özgürlüğe Geçiyordu Giden Yollar... Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı? Bir Kurban Bayramı arifesinde bizi içeri almışlardı... “Allah'ım!” diye yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge-rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!” “Nasıl olur ki?!” diye orada. Birkaç haftada saç mı beyazlar? Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlarıydı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi. Oğlum hala gizli görevde sanıyor. Ne zaman bir yere gideme- çek olsak, “gizli göreve mi yapabiliyorum baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyorum. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik kaydı en çok oynandı. Elektronik kelepçelerle yaşamak zorunda kaldığım günler ona hep “rahatsız olduğumu” yalanını söylüyordu. Benimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmişsin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye yayınlayacaktı. Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yapıldı mış ve şoförle muavinin konuşmasında görüldüm. Muavin yapılan operasyonları tasvip etme noktasındaydı ve “bunlar da iyice saçmaladı.” ölüyordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemiklerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insanlarla bir arada yaşadım... Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot- onları gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.
Kitap başlığı
Umuda Tutunmak
ISBN
9781682368336
Umuda Tutunmak
Meriç'ten Özgürlüğe Geçiyordu Giden Yollar...
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
Bir Kurban Bayramı arifesinde bizi içeri almışlardı... “Allah'ım!” diye
yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge-rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
“Nasıl olur ki?!” diye orada. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlarıydı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
Oğlum hala gizli görevde sanıyor. Ne zaman bir yere gideme-
çek olsak, “gizli göreve mi yapabiliyorum baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyorum. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik kaydı en çok oynandı. Elektronik kelepçelerle yaşamak zorunda kaldığım günler ona hep “rahatsız olduğumu” yalanını söylüyordu. Benimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmişsin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye yayınlayacaktı.
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yapıldı
mış ve şoförle muavinin konuşmasında görüldüm. Muavin yapılan operasyonları tasvip etme noktasındaydı ve “bunlar da iyice saçmaladı.” ölüyordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemiklerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insanlarla bir arada yaşadım...
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-
onları gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.
Meriç'ten Özgürlüğe Geçiyordu Giden Yollar...
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
Bir Kurban Bayramı arifesinde bizi içeri almışlardı... “Allah'ım!” diye
yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge-rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
“Nasıl olur ki?!” diye orada. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlarıydı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
Oğlum hala gizli görevde sanıyor. Ne zaman bir yere gideme-
çek olsak, “gizli göreve mi yapabiliyorum baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyorum. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik kaydı en çok oynandı. Elektronik kelepçelerle yaşamak zorunda kaldığım günler ona hep “rahatsız olduğumu” yalanını söylüyordu. Benimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmişsin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye yayınlayacaktı.
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yapıldı
mış ve şoförle muavinin konuşmasında görüldüm. Muavin yapılan operasyonları tasvip etme noktasındaydı ve “bunlar da iyice saçmaladı.” ölüyordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemiklerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insanlarla bir arada yaşadım...
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-
onları gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.
Umuda Tutunmak
Meriç'ten Özgürlüğe Geçiyordu Giden Yollar...
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
Bir Kurban Bayramı arifesinde bizi içeri almışlardı... “Allah'ım!” diye
yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge-rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
“Nasıl olur ki?!” diye orada. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlarıydı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
Oğlum hala gizli görevde sanıyor. Ne zaman bir yere gideme-
çek olsak, “gizli göreve mi yapabiliyorum baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyorum. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik kaydı en çok oynandı. Elektronik kelepçelerle yaşamak zorunda kaldığım günler ona hep “rahatsız olduğumu” yalanını söylüyordu. Benimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmişsin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye yayınlayacaktı.
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yapıldı
mış ve şoförle muavinin konuşmasında görüldüm. Muavin yapılan operasyonları tasvip etme noktasındaydı ve “bunlar da iyice saçmaladı.” ölüyordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemiklerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insanlarla bir arada yaşadım...
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-
onları gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.
Meriç'ten Özgürlüğe Geçiyordu Giden Yollar...
Ben beyaz gelinlik giydiğimde, sen siyah damatlık giymiştin. Şimdi sen beyazlara büründün gittin, bana da siyahlar mı kaldı?
Bir Kurban Bayramı arifesinde bizi içeri almışlardı... “Allah'ım!” diye
yakarıyordum, “eşimin ve tüm mazlumların kurtulması için bir kurban ge-rekiyorsa eğer, lütfen karnımdaki çocuğumla beni al!”
“Nasıl olur ki?!” diye orada. Birkaç haftada saç mı beyazlar?
Oysa bilse ki, değil birkaç haftada, bir günde bile saç beyazlarıydı... Değil mi ki bu devir, çocukların yaşlandığı, yaşlıların erkenden mezara girdiği bir devirdi.
Oğlum hala gizli görevde sanıyor. Ne zaman bir yere gideme-
çek olsak, “gizli göreve mi yapabiliyorum baba?” diye atılıyor. Tanıştığı herkese de “siz de mi gizli görevle geldiniz?” diye soruyorum. Geçen hafta ilk kez birlikte piknik kaydı en çok oynandı. Elektronik kelepçelerle yaşamak zorunda kaldığım günler ona hep “rahatsız olduğumu” yalanını söylüyordu. Benimle maç yapınca çok sevindi, “ne güzel oynuyorsun babacım, iyileşmişsin sen! Dünyanın en mutlu çocuğu benim!” diye yayınlayacaktı.
Ülkemden ayrılmadan çok kısa bir süre önce bir otobüs yolculuğu yapıldı
mış ve şoförle muavinin konuşmasında görüldüm. Muavin yapılan operasyonları tasvip etme noktasındaydı ve “bunlar da iyice saçmaladı.” ölüyordu. “Benim trafik polisi akrabamı bile meslekten attılar.” Şoför onu uyardı; “Öyle deme, bunlar çok tehlikeli! Bunların hepsini öldürüp kemiklerine de asit dökeceksin ki, bulunamasınlar! Bunlara mezar bile lüks!” Ürpermiştim o gün, benim kemiklerime bile tahammülü olmayan insanlarla bir arada yaşadım...
Bir gün bisikletle gezerken, bizim orada da çokça bulunan ısırgan ot-
onları gördüm ve çok duygulandım. İnsanın içinden ısırgan otlarını sarılıp sarmalamak gelir mi? Gelir. Çok özlemişse, gurbetteyse, yalnızsa elbet gelir.